Fransa ile ilgili bir şeyler var. Fransa romantizmin, sofistikenin, modanın, iyi şarabın ve lezzetli yemeklerin başkentidir. Fransız filmleri bizi her zaman sahip olduğumuzdan biraz daha parlak ve beklenmeyene biraz daha açık bir dünyaya taşır gibi görünür. Koltuğunuzdan kalkmadan şu anda Netflix’te bulunan bu mükemmel Fransız filmleri ile bir yolculuğa çıkmaya ne dersiniz?
10 Jours En Or (IMDB: 5.8/10)
Giyim markasını temsil ederek ülkenin dört bir yanına seyahat etmeyi seven bekâr Mark Bajau (Franck Dubosc) ile tanışıyoruz. Bir gün, tek gecelik ilişkisi 6 yaşındaki oğlu Lukas’ın sorumluluğunu Mark’a bırakarak ortadan kaybolur. Lukas’la yola çıkan Mark, birçok konu üzerindeki bakış açısını ve potansiyel hayatını değiştirmeye başlar.
The African Doctor – Afrikalı Doktor (IMDB:7/10)
Bu film, kısa bir süre önce doktor olmuş Kongolu bir Fransız’ın, Seyolo Zantoko’nun (Marc Zinga) hikâyesini anlatıyor. Seyolo Zantoko kendini yerel bir doktor olarak tanıtmaya çalışırken, ailesiyle birlikte bu küçük kasabada sıkıntılar yaşar, yerini bulmakta zorlanır. Film, doktorun oğlu olan müzisyen Kamini tarafından yazılmıştır.
Bad Seeds – Kötü Tohumlar (IMDB:7.3/10)
Eski bir sokak çocuğu, geçimini üvey annesiyle birlikte yaptığı küçük dolandırıcılıklardan sağlar. Yanlış adamı dolandırdıklarında, kendilerini beklenmedik bir şekilde sorunlu gençler için düzenlenmiş bir destek organizasyonunu yönetirken bulurlar. Şimdi, eşsiz becerilerini altı inatçı çocuğun güvenini ve saygısını kazanmak için kullanmak zorundalar.
The Boss’ Daughter – Patronun Kızı (IMDB:5.6/10)
Bir tekstil fabrikasında çalışan 40 yaşındaki ustabaşı(Olivier Loustau), ergonomik bir çalışma için kendisinden yardım isteyen patronun kızına (Christa Theret) âşık olur. Fakat patron, fabrikadaki işçiler ve diğer insanlar ilişkilerini onaylamaz. Bu onların parçalanması için yeterli olacak mı?
Carbon – Karbon (IMDB:6.6/10)
İşini kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalan -Benoit Magimel’in canlandırdığı- iş adamı Anthony Roca, yavaş yavaş yüzyılın soygununa dönüşecek bir dolandırıcılığı geliştirir. Hızlı bir şekilde, suç dünyasının hayal bile edemeyeceği kadar derinlerinde bulur kendini. İhanet ve cinayetle nasıl başa çıkacak? Gerard Depardieu’dan güzel bir oyunculuk.
The Climb- Tırmanış (IMDB:6.9/10)
Ludovic Bernard tarafından yazılan ve yönetilen filmde Ahmed Sylla, daha önce hiç dağcılık deneyimi olmayan banliyölerden gelmiş genç bir adamı canlandırıyor. Ancak bu genç adam, bir kadına onun için her şeyi yapabileceğini göstermek adına Everest Dağı’na tırmanmaya karar veriyor. Sonuç, oldukça heyecan verici bir komedi deneyimi.
Divines – Dünya (IMDB 7.4/10)
Paris’te bir banliyöde yaşayan işlevsiz bir ailenin çocuğu olan sokak genci, hayatını alt üst eden genç bir dansçıyla tanışır. Houda Benyamina yazdığı ve yönetilen bu filmde, Oulaya Amamra harika performansı ile Amerikan dans filmlerine bir Fransız cevabı veriyor.
He Even Has Your Eyes – Hık Demiş Burnundan Düşmüş (IMDB:6.2/10)
Fransız-Afrikalı bir çift olan Paul (Lucien Jean-Baptiste) ve Sali (Aissa Maiga) her zaman bir bebek istemişleridir. Sonunda kendilerini evlat edinebilecekleri bir bebekle eşleşmiş bulurlar, ancak bebeğin beyaz olduğunu anlarlar. Doğal olarak yeni bebeklerine ilk görüşte aşık olurlar, fakat bu durum aile içinde kaos ve çatışmanın yaşanmasına neden olacaktır.
I am not an Easy Man – Ben Senin Bildiğin Erkeklerden Değilim (IMDB: 6.4/10)
Vincent Elbaz, Eleonore Pourriat’ın bu filminde utanmaz bir şovenist olarak rol alıyor. Kendi ilacının tadına baktığında, başını döndüren ve kadınların egemen olduğu bir dünyada uyanır. Ona beklenmedik dersler veren güçlü bir kadın yazarla (Marie-Sophie Ferdane) bir anda tartışmaya girmişken bulur kendini.
Lolo (IMDB:5.7/10)
Julie Deply’nin yazdığı, yönettiği ve başrol oynadığı bu filmde, Deply moda alanında sofistike kariyere sahip Violette adlı bir kadını canlandırıyor. Bu kadın eklenmedik bir şekilde, önemli olduğunu düşündüğü şeyi sorgulamaya başlayan bilgisayar bağımlısı Jean-Rene’ye (Dany Boon) âşık olur. Fakat oğlunun da bu ilişkiyi onaylamaması ile mücadele etmek zorundalar.
Marguerite (IMDB:7/10)
Catherine Frot, bu filmde 1920’lerin Paris’inde zengin bir kadın olan Margueriite Dumont’u canlandırıyor. Müzik ve opera aşığı olan bu kadın, ona sesinin kötü olduğunu söyleyemeyecek kadar yakın olan, arkadaşlarına şarkı söylemekten çok hoşlanıyor. Fakat bu sırrı saklayan arkadaşları, Dumont gerçek dinleyiciler için sahneye çıkmaya karar verdiğinde, büyük bir problemle yüzleşecek.
Nothing to Hide (IMDB: 6.9/10)
Filippo Bologna’nın bir başka harika senaryosunda, akşam yemeğinde bir araya gelen üç çift ve onların bekâr arkadaşıyla tanışıyoruz. Yemekten sonra, telefonlarını masanın üzerine koyarak mesajlarını, çağrılarını ve e-postalarını birbiriyle paylaştıkları bir oyun oynamaya karar verirler. Doğal olarak sırları bir bir ortaya çıkmaya başlar. Başrollerini Berenice Bejo, Suzanne Clement, Stephane De Groodt ve Vincent Elbaz’ın paylaştığı bu filmde, acaba hangisi bunun iyi bir fikir olduğunu düşündü?
The Price of Success – Başarının Bedeli (IMDB:5.8/10)
Bir komedyen kendi dünyasını bulup kariyerinde çok büyük bir başarıya ulaştığı sırada ailesiyle olan ilişkisi bozulur. Başrolünü Tahar Rahim’in oynadığı bu film, doğru seviyede komedi ile şöhret üzerine derin yorumları birleştirerek onu oldukça keyifli bir hale getiriyor.
Qu’Est-Ce Wu’On A Fait Au Bon Dieu (IMDB:7/10)
Christian Clavier ve Chantal Lauby tarafından oynanan, klasik bir Fransız Katolik çift, dört kızlarından üçü farklı dinlere inanan adamlarla evlenmeye karar verdiğinde, kendi inançlarını sorgularlar. Son kızları ise bir Katolik ile evlenmeye karar verdiğinde, bunun kolay olacağını düşüneceklerdir.
Standing Tall (IMDB:7/10)
Emanuelle Bercot yazılan ve yönetilen bu film, bir çocuk yargıcının ve suçlu bir genci kendinden, şiddet dolu yollarından kurtarabileceğine inanan bir özel eğitimcinin hikâyesini anlatıyor. Genç suçluyu canlandıran Rod Paradot, Catherine Deneuve ve Sara Forestier ile birlikte harika bir iş çıkarıyor.
They Are Everywhere – Onlar Her Yerde (IMDB:6.3/10)
Yvan Attal’ın yazdığı, yönettiği ve başrolünü oynadığı bu film, Fransız toplumunda bulunan Yahudiler hakkındaki basmakalıp ifadelerin etkisini araştırıyor. Her ifadeyi farklı şekilde ele alan bu skeçler dizisi yeterli seviyede mizah ve ciddi sosyal yorumlar içeriyor.
To Each Her Own (IMDB:5.2/10)
Sarah Stern’ün canlandırdığı Simone, sonunda cesaretini toplayarak muhafazakâr Yahudi ailesine lezbiyen olduğunu açıklar. Ancak bunu söyler söylemez, Jean-Christophe tarafından canlandırılan, bir adamla tanışır ve ona âşık olur. Şimdi her şeyi şaşkın ailesine açıklamaya çalışırken, artık kendinin kim olduğunu anlamaya çalışmak zorundadır.
Une + Une (IMDB:6.2/10)
Ünlü bir Fransız film müzik bestecisi (Jean Dujardin), Romeo ve Juliet’in Hint uyarlaması için beste yapmak üzere Hindistan’a gider. Oradayken, Fransa’nın Hindistan büyükelçisinin eşiyle (Elsa Zylberstein)tanışır ve aralarında karmakarışık bir ilişki başlar. Hepsi Bollywood geçmişine gizli…
Wedding Unplanned-Plansız Düğün (IMDB:6.2/10)
Alexia partnerinin eşyalarının arasında bir düğün planlayıcısının kartvizitini bulduğunda heyecanlanır. Alexia partnerinin kendisine evlenme teklifi edeceğini, bu sırrı bozmaması gerektiğini ve bu durumda kendisinin de evet diyeceğini düşünür. Fakat düğünü planlaması gereken kişi, elbette partnerinin metresidir. Reem Kherici’nin yazdığı, yönettiği ve başrol oynadığı bu film ciddi olmaktan çok uzak ama bir o kadar da eğlenceli.
The World is Yours (IMDB:6.4/10)
Küçük bir uyuşturucu satıcısı daha iyi bir hayatın hayalini kurar ancak kendini hızlı bir şekilde suç dünyasına düşmüş olarak bulur. Kendini bu dünyadan kurtarmak için ise son bir iş yapmayı kabul eder. Fakat sonunda İspanya’nın, uyuşturucunun, İlluminatinin ve annesinin dâhil olduğu beklenmedik bir durumla karşı karşıya kalır.